
Bundan 3000 yıl kadar önce, ilk defa Mısırlılar tarafından saflaştırılan ve işlenerek kullanılan altın günümüze varıncaya dek gittikçe değerlenen bir maden olma özelliği gösterir. Gerek ziynet eşyası olarak gerekse değerlenen bir maden olarak birikimi yapılan ve böylece değerlendirilen altın, yeryüzünde görülen en kolay işlenebilen maden olma özelliğini de taşımaktadır.
Tarih boyunca uğruna nice savaşlar yapılan altın, bir ülkenin zenginliğinin de belirtilerinden biri ola gelmiştir. İlk coğrafi keşifleri yapılmasındaki amaç da aslında altına ulaşma çabasından kaynaklanmaktadır. Kristof Kolomb, Hindistan’ı ararken Amerika’yı bulmasını sağlayan yolculuğu, yerlilerin değersiz gördüğü altın madeninin keşfiyle sonuçlanır. Amerika kıtasının sonra da devam eden albenisinin nedeni “altına hücum”dur. Birçok farklı ülkeden insanın Amerika’ya zengin olma hayalleriyle taşınmasını sağlayan altın, ülkeleri de şekillendirin önemli bir maden olarak tarihe geçmiştir. Eski çağlara ait kalıntılarda altın erkek yüzüklerinin, kadın takıların, altın paraların bulunması, kullanımın ne kadar eskiye dayandığının göstergesidir.
Altın bin yıllardan beri olduğu gibi halen değerini korumaktadır. Kadınlar gösteriş ve süs amaçlı olarak altından yapılmış kolyeler, bilezikler, küpeler takarken, erkeklerin altın erkek yüzükleri evliliğe bağlılıklarını gösterir. Altından yapılmış erkek aksesuarları da göz alıcı bir görüntü sağlar. Altın, birikim yapmanın da bir yoludur. Zaman zaman değerlenen altının, günümüzde de en değerli madenler arasında olması özelliklerinden hiçbir şey kaybetmediğini göstermektedir.